Yumuşak sesli ve bakır üflemeli bir çalgı olan korno Kıvrık bir borudan oluşmaktadır. Kökeni, insanlık tarihinin en erken dönemlerine kadar uzanmaktadır. Korno adını boynuz anlamına gelen Latince “Cornu” sözcüğünden almaktadır. İlk insanlar değişik şekilli borulardan (boynuz veya tahtadan boru) farklı sesler çıktığını görmüşlerdir. Malzemeler ilk olarak fil ve yaban domuzu dişleri ve boynuz gibi doğal kaynaklardan kullanılmıştır. İlk kornolar doğal doğuşkanların ilk iki sesini çıkarabilmekteydi. Borunun uzaması ile birlikte çıkan doğuşkan ses sayısının artttığının anlaşılması ile öncelikle daha uzun çalgılar yapılmış sonra çalgınının kıvrılarak hacim olarak küçük ama boru uzunluğu olarak daha büyük çalgılar elde edilmiştir. 16. Yüzyıldan başlayarak bilimsel gelişmelerin ışığında sesin doğasının daha iyi anlaşılması ile birlikte farklı korno tipleri üretilmeye başlanmıştır. 1650’li yıllarda modern orkestra kornosunun ilk hali olan büyük avcı kornosu (Cor de Chasse) Fransa’da ortaya çıkmıştır. 1705 yılında Reinhard Keiser tarafından yazılan “Die römische Unruheoder Rie edelmüthige Octavia” operasının ilk seslendirilişinde iki korno kullanılmış olup bunu izleyen dönemde korno giderek tüm orkestraların içinde yer almaya başladı.
Çalgıdaki sesin ortaya çıkma durumu, diğer bakır çalgılardaki gibi aynı temel ilkelere dayanmaktadır. Ses, ağızlığa hava gönderilirken dilin ucunun dudakların arasındaki aralıktan ani bir şekilde geri çekilmesi sonucu oluşmaktadır. Gerilmiş dudak kasları üflenen hava ile titreşmektedir. Dudaklar burada hava ile titreşen iki yastık vazifesi görmektedir. İcra sanatında, borunun içindeki havanın denetimi kadar, doğru dudak pozisyonu da çok önemlidir.