Aslı Arapça olan Ud kelimesi “sarısabır veya ödağacı “ anlamındaki “el-oûd’ dan gelmektedir. Bu sazı ilk defa 7. yy. da Horasan’dan Bağdad’a çalışmaya gelen Türk işçilerinin elinde görmüş olan Araplar, göğsünün yapılmış olduğu sarısabır ağacından (aloexyion agallocum) dolayı “el’oûd” adını vermişlerse de, Ud Türklerin bin yıllık kopuz’undan başka bir şey değildir. Ud’un Macardaki adı “Kobza’dır ve Türk Kopuzunun biraz değiştirilmiş şeklinden ibarettir. Nitekim Dede Korkut’da kullanılan ve karşılıklı saz çalmak anlamına gelen “kobzalaşmak” fiili Kopuz’dan türemiştir.
M.Ö. 8.yy. da Batı Türkistan’daki küçük heykelciklerde, bu çalgıyı tutan insan figürlerine rastlandığı gibi, M.S. 1. yy. da Doğu Türkistan’daki, 2. yy. da Kuzey Hindistan’ daki sanat eserlerinde de ud görülmektedir. Pi-Pa adlı Çinli-Türkistanlı, Barbud Adlı İranlı benzerleriyle çağları aşan ud, Kopuz adıyla Anadulu’ya, oradan Rumeliye ve 7. yy. da başlayan İspanya seferleriyle tâ Endülüs’e ve dolayısıyla bütün Avrupaya kadar yayılmıştır. Endülüs müzik okullarında öğretilmeye başlanması ve haçlı seferleri dolayısıyla ud ile tanışan askerler sayesinde bu çalgı çok popüler olmuş, Bach ve Handel zamanında orkestralarda kullanılmıştır.
8. yüzyıla kadar dört telli kullanılan uda *Ziryap tarafından beşinci tel ilave edilerek ses alanı genişletilmiş ve 9.-10. yüzyıllarda Farâbi ve ibn-i Sina tarafından yeni perdeler kullanılarak daha da geliştirilmiştir. Ud, Osmanlı’da 15. Yüzyıla kadar çok revaçta olmuş, 16. ve 18. Yüzyıllar arasında tahtını Ney- Tanbûr ikilisine kaptırsa da 19.yüzyılda tekrar popüler hale gelmiştir. Uda 19. yy. sonlarında yeni şeklini ve itibarını kazandıran ve 6. tel ilavesiyle ses alanını daha da genişleten, udî-viyolonselist Şakir Paşa’dır. Arkasından gelen Nevres Bey ve farklı ekollerden Ali Rif’at, Musa Süreyya, İbrahim Ziya (Özbekkan), Şerif Muhittin Targan, Selânikli Ahmed, Serop ve Küçük Sarkis Efendiler, Şerif İçli, Yorgo Bacanos, Şekip Memduh, Hrant Emre, Kadri Şençalar ve Cinuçen Tanrıkorur gibi isimler bu sazın en önemli temsilcileri olmuşlardır. (Tanrıkorur C., 2001, Biraz da Müzik, Zaman Kitap, İstanbul – Can C., 1995, Tarih İçinde Ud, Milli Folklor Dergisi, Ankara).
*Ebü’l-Hasen Alî b. Nâfi‘ lakabı Ziryab, Endülüs’te Kurtuba’da hükümdarlık süren Emeviler döneminde yaşayan şair, müzisyen, şarkıcı, botanikçi ve coğrafyacı.
Sanat konusunda topluma ve bulunduğu coğrafyaya liderlik yapabilecek derecede alanında yetkili ve donanımlı bireyler yetiştirmeyi amaçlayan üniversitemizin, İcra Sanatları Fakültesi Çalgı Eğitimi Bölümünde ud dersleri bire bir eğitimci ve öğrenci katılımıyla bireysel olarak yapılmaktadır. Öğrencinin bulunduğu yeterlilik seviyesi göz önüne alınarak, bölümümüz ve ilgili öğretim elemanı tarafından önceden belirlenmiş derecelendirme sisteminin içerisinde eğitime başlanır. Temel düzeyden ileri icra tekniklerinin kazanılmasına kadar olan süreci kapsayan bu öğretim sisteminin başlıca amacı, öğrenciye ud sazı üzerinde teknik beceri, perde hâkimiyeti, repertuvar, uslûp- tavır edinme gibi özellikler kazandırmaktır. Klâsik Türk Müziğinin en fazla rağbet gören sazlarından biri olmasının yanı sıra dünya müziklerinde giderek artan popülaritesi ile ud, ulusal ve uluslararası düzeyde kullanıma ve gelişime açık bir müzik enstrümanıdır. Bu gerçeklikten yola çıkarak farklı müzik türleri ve topluluklarına rahatlıkla entegre olup, çalgısını kullanabilecek udîler yetiştirmek bölümümüzün hedefleri arasındadır.